Makaleler

REKABET HUKUKU AÇISINDAN MOTORLU TAŞITLAR SEKTÖRÜNDE EŞ DEĞER KALİTEDE YEDEK PARÇALAR

Metin PEKTAŞ 27.07.2020

ÖZET

Motorlu taşıtların bakım ve onarımında eş değer kalitede yedek parçaların hangi durumlarda kullanılabileceğine yönelik tartışmalar, 2017’de yapılan yasal düzenleme ile son bulmuş ve eş değer yedek parçaların, hasar ödemesi yapan sigorta şirketleri tarafından kullanılmasının önü açılmıştır. Rekabet hukukunda motorlu taşıtlar sektöründeki dikey ilişkileri düzenleyen ikincil mevzuat, yedek parça kullanımında çok markalılığın ve eş değer yedek parça rekabetinin sağlanmasını teminen güçlü düzenlemeler getirmektedir. Rekabet Kurumu’nun yıllar içerisindeki uygulaması da bu yönde gelişmektedir.

 

Anahtar Kelimeler: Eş Değer Yedek Parça, Motorlu Taşıtlar, Dikey Kısıtlamalar, Eş Değer Parça Sertifikası.

 

GİRİŞ

 

Otomotiv sektöründe önemli bir tartışma konusu olmuş eş değer kalitede yedek parçalara ilişkin rekabet hukuku rejimi, 2017/3 no’lu “Motorlu Taşıtlar Sektöründeki Dikey Anlaşmalara İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği” (“Tebliğ”)’nde düzenlenmiştir. Bu çalışmada, öncelikle eş değer kalitede yedek parçalar hakkındaki diğer yasal düzenlemeler ve konuya ilişkin bir idari yargı kararı ele alınarak genel bir değerlendirme yapılacak, ardından eş değer kalitede yedek parça kullanımı açısından ortaya çıkan rekabet hukuku uygulaması, ilgili mevzuat ve Rekabet Kurulu kararları çerçevesinde incelenecektir.

 

1. GENEL OLARAK EŞ DEĞER KALİTEDE YEDEK PARÇALAR

 

2017/3 no’lu Tebliğ’de eş değer kalitede yedek parça: “Bir motorlu taşıtın montajında kullanılan orijinal parçaların değiştirilmesi amacıyla üretilen, ilgili mevzuat çerçevesinde belirlenen deney ve muayene metotlarına göre orijinal parçayla kıyaslanarak tespit edilen kütle, boyut, malzeme, işlevsellik gibi kriterlere uygunluğu, akredite bir kuruluş tarafından belgelendirilmiş parça….” şeklinde tanımlanmıştır. Buna karşılık orijinal parçalar ise otomotiv üreticisi firmaların kendi markalarıyla güvence altına alarak ürettikleri yedek parçalardır. Eş değer yedek parçalar daha çok yerli üretimle üretilen ve orijinale en yakın ikâme/muadil parçalardır.

 

Eş değer yedek parçaların sertifikalandırılma sorumluluğu ve eş değer kalitede olduğuna yönelik ispat yükümlülüğü bu parçaların üreticileri üzerinde olup bu parçaların sertifikalandırılması, Türk Standartları Enstitüsü (“TSE”) veya ISO/IEC 17065 standardına uygun olarak TÜRKAK veya Internatioal Accreditation Forum (“IAF”) tarafından akredite edilmiş kuruluşlar[1] tarafından gerçekleştirilmektedir[2].

 

Çoğunlukla ithalat yoluyla tedarik edilen, bu nedenle ithalat rejimi ve kur artışlarından olumsuz etkilenen orijinal yedek parçaların yüksek fiyatlı olması, tüketicilerin itirazlarına rağmen hasar ödemesi yapan sigorta şirketlerinin onarımlarda eş değer yedek parçaları daha fazla tercih etmelerine neden olmaktadır. 2015’te yürürlüğe giren “Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları Tebliği”[3] ile sigorta şirketlerinin orijinal yedek parça kullanma zorunluluğu kaldırılmış ve onarımlarda eş değer yedek parça kullanılabilmesi mümkün hâle gelmiştir. Ancak bu düzenleme, Türkiye Barolar Birliği (“TBB”) tarafından kanuna aykırı olduğu gerekçesiyle idari yargıya taşınmıştır. Davayı gören Danıştay 15. Dairesi, “Orijinal olmayan daha önce kullanılmış ve yıpranmış yedek parçalardan dolayı oluşabilecek güvenlik riskleriyle de karşılaşılması söz konusudur. Çıkma ve sökme parçaların sigorta şirketlerince karşılanan hasar onarımlarında sigortalı ya da mağdur onayı haricinde hiçbir şekilde kullanılmamaları kişi ve kamu yararı gereğidir.[4]gerekçesi ile eş değer kalitede yedek parçaların tüketici onayı olmadan kullanılmasına imkân veren maddenin yürütmesinin durdurulması yönünde karar vermiştir. Bu karardan yaklaşık iki yıl sonra yürürlüğe giren torba yasa[5] ile 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 11. maddesine “Hasarın giderilmesine ve tazminatın ödenmesine yönelik olarak ilgili mevzuat çerçevesinde orijinale eşdeğerliği belgelendirilmiş parçaların kullanılmasına ilişkin usul ve esaslar ilgili sigorta genel şartlarında belirlenir.” fıkrası eklenmiş ve bunun sonucunda ilgili Danıştay kararı hükmünü yitirmiştir. Böylece sigorta şirketlerinin, hasarlı araçların onarımında orijinal yedek parça kullanmak zorunda kalmadan sertifikalı olmak kaydıyla eş değer ya da ömrünü tamamlamış araçlardan elde edilen parçaları kullanabilmelerinin önü yeniden açılmıştır.

 

Eş değer yedek parça kullanımının önünün açılmasıyla birlikte, trafik sigortası primlerinin orijinal parça maliyetleri ve döviz artışlarından etkilenmeyecek olması, ithal yedek parçalara yüksek miktarlar ödenmeyecek olması ve yerli üretimin desteklenmesi gibi birtakım tüketici lehine ekonomik faydalar sağlanmıştır. Bununla birlikte, tüketicilerin, eş değer yedek parça kullanımını kabul etmek durumunda kaldığı düzenlemelerin hukukiliği yönündeki tartışmalar devam etmiştir.

2. EŞ DEĞER YEDEK PARÇA AÇISINDAN DİKEY REKABET HUKUKU REJİMİ

 

Rekabet hukuku bakımından eş değer kalitede yedek parça konusu, 2005/4 no’lu Tebliğ’in yerini alan 2017/3 no’lu Tebliğ’de düzenlenmiş ve söz konusu Tebliğ, Motorlu Taşıtlar Sektöründeki Grup Muafiyeti Tebliğini Açıklayıcı Kılavuz (“Kılavuz”)’da  ayrıntılı olarak açıklanmıştır. 2005/4 sayılı Tebliğ’de yer alan kurallar 2017/3 no’lu Tebliğ ile temel olarak korunmuş olmasına rağmen, özellikle muafiyetin genel koşulları bakımından 2017/3 no’lu Tebliğ’in getirmiş olduğu bazı farklılıklar bulunmaktadır. Tebliğ çerçevesinde, eş değer yedek parçaların rekabetinin kolaylaştırılmasını teminen daha katı kuralların tasarlandığı görülmektedir.

 

Ana ürünün satın alınmasından sonra ihtiyaç duyulan yedek parçaların yer aldığı pazarlar, rekabet hukukunda “ikincil pazarlar” olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle yedek parçalara ilişkin rekabet hukuku analizi yapılırken, ana ürün pazarı ve bu ana ürün markası bazlı yedek parça pazarları, ayrı ancak ilişkili pazarlar olarak değerlendirilmektedir. “Marka bazlı” yedek parça pazarı tanımı nedeniyle ana ürüne sahip olan markalar, yedek parça pazarındaki en büyük oyuncu haline gelerek kendilerini hakim durumdaki teşebbüs konumunda bulabilmektedir. Bu teşebbüslerin karşısındaki fiili ya da potansiyel rakipler ise eş değer yedek parça üreticileridir.

 

Tebliğ ve Kılavuz’da, yetkisiz dağıtıcılara satış yapılmasının engellenmesi, rakiplerin ürünlerinin satılmasının yasaklanması gibi sağlayıcıların dağıtıcılarına getirdiği sınırlamalar hakkında genel dikey rekabet hukuku rejiminden farklı olarak eş değer yedek parça kullanımını etkileyen birtakım düzenlemeler getirilmiştir. Buna göre:

Sağlayıcıların[6], motorlu taşıt dağıtımı ile yedek parça dağıtımı, bakımı ve onarımı hizmetlerinin bir arada sunulması konusunda dağıtıcılarına yönelik bir zorunluluk getirmesi sözleşmeleri grup muafiyeti kapsamı dışına çıkaracaktır. Bununla birlikte, sağlayıcılar tarafından, motorlu taşıt dağıtımını dışarıda tutmak suretiyle yedek parça dağıtım, bakım ve onarım hizmetlerinin bir arada sunulmasına yönelik dağıtıcılara bir yükümlülük getirilebilmesi mümkün kılınmıştır.

Sağlayıcıların, “yetkili dağıtıcılarının yetkisiz dağıtıcılara yapacakları satışları” engellemesi sözleşmeleri grup muafiyeti kapsamı dışına çıkaracaktır. Buna göre, yetkili dağıtıcılara, özel servislere yedek parça sağlama gibi bir yükümlülük getirilemese de yapılacak bir satışın sağlayıcı tarafından engellenmesi önlenmektedir.

Motorlu taşıt sağlayıcılarının, kendilerine yedek parça temin eden dağıtıcılara, söz konusu yedek parçaların başka bir yetkili veya yetkisiz dağıtıcıya satılmasını engellemeleri sözleşmeleri grup muafiyeti kapsamı dışına çıkaracaktır.  Bu düzenleme, yedek parça dağıtıcılarının motorlu taşıt sağlayıcılarına bağımlı kalmaması bakımından önem arz etmektedir.

Sağlayıcıların, garanti kapsamındaki ücretsiz işlemler dışında, yetkili dağıtıcılarının ve yetkili servislerinin kendisi dışındaki sağlayıcılardan tedarik ettiği ve eş değer nitelikteki yedek parçaların kullanılmasını engellemesi halinde sözleşmeler grup muafiyeti kapsamı dışına çıkacaktır. Buna göre yetkili dağıtıcılar ve yetkili servisler, bakım ve onarım işlemlerinde diledikleri parçayı kullanabilmektedir. Buna karşın sağlayıcılar, yetkili dağıtıcı ve servislerine, eş değer kalitede yedek parça kullanılacak olması halinde bu durumun öncesinde müşteriye bildirilmesi yükümlülüğü getirebilmektedir.

Son olarak, yedek parça üreticisinin ticari markasını veya logosunu, ürettiği parçalar üzerine yerleştirmesinin engellenmesi/kısıtlanması da sözleşmeleri grup muafiyeti kapsamı dışına çıkarmaktadır. Böylelikle eş değer yedek parça üreticisi teşebbüslerin kendi marka ve logosuyla pazarda faaliyet gösterebilmesi teminat altına alınmaktadır.

 

3. YEDEK PARÇALAR BAKIMINDAN REKABET ETMEME YÜKÜMLÜLÜĞÜ

 

Sağlayıcı ve yetkili servisler arasındaki anlaşmalarda yer alan rekabet etmeme yükümlülüklerinin kapsamı, yedek parça dağıtıcılarının sağlayıcılara bağımlı kalmaması ve eş değer yedek parça üreticilerinin pazarda rekabet edebilmesi bakımından önem arz etmektedir. Yedek parçaların dağıtımı bakımından rekabet etmeme yükümlülüğüne ilişkin 2017/3 no’lu Tebliğ’de ve ilgili Kılavuz’da yer alan kurallar, diğer konulardaki dikey ilişkilere yönelik düzenlemelere göre farklılık arz etmektedir.

 

İlk olarak, bir motorlu taşıt sağlayıcısının anlaşma süresi içerisinde alıcılarına karşı getireceği her türlü rekabet etmeme yükümlülüğü sözleşmeleri grup muafiyeti kapsamı dışına çıkarmaktadır. Bu doğrultuda motorlu taşıt sağlayıcıları, alıcılarının eş değer yedek parça üreticileriyle yapacağı anlaşmaları, sözleşmesel rekabet yasakları yoluyla engelleyememektedir. Buna karşılık sağlayıcı, alıcının belirli bir ürün alımının, toplam alımlarının %30’unu geçmemek kaydıyla kendisinden yapılmasını isteyebilmektedir. %30’luk bu sınır, yedek parça alıcılarının en az üç rakip sağlayıcı ile tedarik ilişkisine girmesine olanak sağlayarak bağımsızlığını koruyabilmesi amacıyla getirilmiştir. Yedek parça alıcısının kendi iradesiyle tek bir sağlayıcı ile çalışmayı tercih ettiği durumda ise böyle bir sınırlamadan bahsedilemeyecektir.

 

İkinci olarak; anlaşma süresinin sona ermesinden sonraki döneme ilişkin olarak, sağlayıcı tarafından alıcıya herhangi bir rekabet etmeme yükümlülüğü getirilememektedir. Böylelikle ticari ilişkinin sona ermesinden sonra alıcı üzerinde herhangi bir rekabet yasağı bulunmamaktadır.

Üçüncü olarak, farklı motorlu taşıt markalarına ait yedek parçaların servis alanındaki konumlarıyla ilgili bir yükümlülük getirilemeyecektir. Bu kural ile, yetkili dağıtıcının yedek parçaları dilediği gibi konumlandırarak iş yerini kendi dizayn etme hakkı korunmaktadır.

 

Son olarak, yedek parça dağıtımına ilişkin yapılan dikey anlaşmalara rekabet etmeme yükümlülüğü getirilemeyeceği yönündeki düzenlemelerin bir istinası olarak, bağımsız yedek parça dağıtıcılarına özellikle madeni yağ, boya ve lastik sağlayıcıları tarafından verilen ek desteklerin (nakdi destek vs.) garanti altına alınabilmesi amacıyla söz konusu bağımsız yedek parça alıcılarına sağlayıcılar tarafından anlaşmanın yürürlük tarihinden itibaren beş yılı geçmemek kaydıyla rekabet etmeme yükümlülüğü getirilebilir. Bununla birlikte, sağlayıcıların, yedek parça alıcılarına karşı anlaşmanın sona ermesinden itibaren getireceği herhangi bir rekabet etmeme yükümlülüğü sözleşmeleri grup muafiyeti kapsamı dışına çıkarmaktadır.

 

4. ÖNE ÇIKAN REKABET KURULU KARARLARI

 

Yedek parçalar bakımından mevzuattaki düzenlemeler bu şekilde olmakla birlikte, Rekabet Kurulu’nun konuya nasıl yaklaştığının anlaşılması bakımından gerek tebliğ öncesi gerek tebliğ sonrasında verilmiş olan ve önem arz ettiği düşünülen bir dizi karara aşağıda değinilecektir:

 

İlk olarak “Iveco kararı”nda Rekabet Kurulu tarafından, Iveco’nun yetkili servis ve yetkili bayileri ile imzalamış olduğu sözleşmelerde yer alan, biri yedek parça alıcılarına rekabet etmeme yükümlülüğü getirilmesini, diğeri belirlenen alım hedeflerinin belli bir oranın altında kalınması hallerinde Sözleşme’nin IVECO tarafından haklı gerekçeyle feshedilebileceğini düzenleyen iki maddenin grup muafiyetinden yararlanamayacağına ve ilgili hükümlerin bireysel muafiyet şartlarını da taşımadığına kanaat getirilmiş ve 4054 sayılı Kanun’un 9. maddesinin 3. fıkrası uyarınca hukuka aykırılıkların giderilmesi amacıyla teşebbüse 30 gün süre verilmiştir[7].

Kurul “Hyundai Assan kararı”nda, Hyundai Assan’ın yapmış olduğu yetkili servis ve yetkili satıcı sözleşmelerinde yer alan rekabet kısıtlamalarına yönelik olarak Hyundai Assan’ın Yetkili Servis Sözleşmesi’nin 9. maddesinde yer verilen, yetkili servisin yedek parça alımlarının en az %30’unu Hyundai Assan’dan yapmasına ilişkin hükmün, %30’u aşmaması yönünde yapılacak bir değişiklikle düzeltildiği takdirde sözleşmenin grup muafiyetinden faydalanacağı kanaatine varmıştır. Bu karar, sağlayıcıların, alıcılarına toplam alımlarının %30’unun üzerinde yedek parça alımının kendisinden yapılması yönünde bir yükümlülük getiremeyeceğine ışık tutması bakımından önem arz etmektedir[8].

Rekabet Kurulu 2013 yılında önaraştırma sonunda aldığı bir diğer kararda[9], Mercedes Benz ve yetkili servisi Mengerler’in Tebliğ’e aykırı olarak Şampiyon Filtre tarafından üretilen eş değer kalitedeki yedek parçaların satışını kısıtladıkları iddiasını değerlendirmiştir. Kurul değerlendirmesinde, Şampiyon Filtre’nin filtre değiştirme işleminin orijinal yedek parça ile yapılmasının Mercedes Benz tarafından zorunlu tutulmasının Tebliğ hükümleriyle uyuşmayacağını belirtmiş ancak hayati arızalar doğurabilecek filtreler bakımından araç üreticilerinin standartlarının karşılandığının ve ürünün eş değer kalitede yedek parça niteliğinde olduğuna yönelik ispat yükümlülüğünün parça üreticisine ait olduğunu belirtmiştir. Sonuç olarak, şikayet konusu uygulamanın Mercedes Benz tarafından değil yetkili servisçe yapılmış olması ve Şampiyon Filtre’nin eş değer yedek parçalarla ilgili ispat yükümlülüğünü yerine getirmemiş olması dikkate alınarak soruşturma açılmamasına karar verilmiştir.

Rekabet Kurulu “Bosch kararı”[10]nda; Bosch’un motorlu araçlara yönelik yedek parça dağıtımı ile bakım ve onarım hizmetinin sunulmasına ilişkin olarak nitel seçici dağıtım sistemi üyeleri ile akdettiği tip sözleşmelere muafiyet verilmesi talebini incelemiştir. Kurul sözleşmelerin, yetkili olmayan üçüncü kişilere satış yasağına, servislerin asgari satın alma taahhüdünde/bildiriminde bulunmalarına, prim sistemine, diğer markalardan yapılacak alımların kısıtlanmasına ve üçüncü kişilerden alım yasağına yönelik düzenlemeler içermesi nedeniyle 4054 sayılı Kanun’un 4. maddesi kapsamında olduğunu tespit etmiştir. Diğer yandan Kurul sözleşmelerde yer alan; Bosch markası dışındaki markalardan yapılacak yedek parça alımlarının bir önceki yıl gerçekleştirilen ürün alımlarının %70’ini geçemeyeceğine ilişkin hüküm, asgari satın alma taahhüdünde/bildiriminde bulunma yükümlülüğü ve prim sistemi olmak üzere dolaylı rekabet etmeme yükümlülüğüne yol açabilecek hükümler ile geçerlilik ve feshi ihbar süreleri bakımından 2017/3 sayılı Tebliğ’e aykırılık bulunması nedeniyle sözleşmelerin grup muafiyetinden faydalanamayacağı sonucuna ulaşmış ancak Kanun’da yer alan tüm koşulların sağlandığı gerekçesiyle sözleşmelere bireysel muafiyet tanımıştır.

Rekabet Kurulu “Ford kararı”[11]nda, Ford’un nicel seçici dağıtım sistemi esaslarına dayalı Hafif/Orta Ticari ve Binek Araçlar Yetkili Servis Sözleşmelerini, 2017/3 no’lu Tebliğ kapsamında değerlendirmiştir. Kurul, Ford’un yetkili servis tarafından kullanılacak olan eş değer kalitede yedek parçalara ilişkin bir kısıtlama getirmediğini fakat garanti işlemleri dışındaki işlemlerde eş değer parça kullanılması durumunda sözleşmelerin 12.5. maddesi uyarınca servise, müşteriyi bu yönde bilgilendirme yükümlülüğü getirdiğini tespit etmiştir. Kurul, getirilen bu yükümlülüğün 2017/3 no’lu Tebliğ ışığında sözleşmeyi grup muafiyeti kapsamından çıkarmadığı yönünde değerlendirmede bulunmuştur. Ayrıca sözleşmelerde rekabet etmeme yükümlülüklerinin de bulunmadığını tespit etmiştir. Sonuç olarak Kurul, sözleşmelerde yer alan hükümlerin 2017/3 no’lu Tebliğ ve Kılavuz’da yer alan ilkelerle uyumlu olduğuna kanaat getirerek sözleşmelerin grup muafiyetinden yararlandığına karar vermiştir.

Rekabet Kurulu “MAİS kararı”[12]nda; MAİS Motorlu Araçlar İmal ve Satış A.Ş. tarafından, Renault ve Dacia markalı araçlara ilişkin satış sonrası hizmetlerde hâlihazırda uygulanan nitel seçici dağıtım sistemine son verilerek nicel dağıtım sistemine geçilmesini öngören “Yedek Parça Dağıtım ve Yetkili Servis Sözleşmesi”ne muafiyet tanınması talebini incelemiştir. Nicel seçici dağıtımı ve münhasır dağıtımı konu alan anlaşmaların grup muafiyetinden yararlanması için %30’luk pazar payı eşiğinin aşılmaması gerektiğine değinen Kurul, Renault marka özelinde pazar payı eşiğinin karşılandığını fakat Dacia markalı araçların ilgili pazarlardaki paylarının yüksek seyrettiğini tespit etmiştir. Renault marka özelinde yaptığı inceleme sonucunda Rekabet Kurulu, sözleşmenin 2017/3 no’lu Tebliğ kapsamında sözleşmeleri grup muafiyet kapsamı dışına çıkaran hükümler içermediğini tespit ederek grup muafiyetinden yararlandığına kanaat getirmiştir. Dacia markası için ise %30’luk eşik aşıldığından, bireysel muafiyet incelemesi yapılmıştır. Bireysel muafiyet incelemesinde Kanun’da öngörülen dört koşulun sonuncusu olan “rekabetin zorunlu olandan fazla sınırlanmaması” koşulunun karşılanmadığına kanaat getiren Kurul, Dacia markasına ilişkin olarak nicel dağıtım sistemine geçilmesine bireysel muafiyet de tanınamayacağına karar vermiştir.

 

SONUÇ

 

Eş değer yedek parça kullanımı ile ilgili yasal düzenlemenin 2017 yılında yürürlüğe girmesiyle birlikte kamuoyundaki tartışmalar son bulmuş ve sigortacılar tarafından eş değer yedek parça kullanılmasının önünde herhangi bir engel kalmamıştır. Rekabet hukuku bakımından ise Tebliğ, Kılavuz ve Kurul Kararları ışığında: Sağlayıcılar tarafından dağıtıcılara yönelik olarak motorlu taşıt dağıtımı ile yedek parça dağıtımı, bakımı ve onarımı hizmetlerinin bir arada sunulması konusunda bir zorunluluk getirilmesi, yetkisiz dağıtıcılara satış yapılmasının engellenmesi ve dağıtıcıların eş değer yedek parça tedarikçileri ile çalışmasının sağlayıcılar tarafından engellenmesi şeklindeki sınırlamaların sözleşmeleri grup muafiyeti kapsamı dışına çıkaran sınırlamalar olarak değerlendirildiği görülmektedir. Rekabet etmeme yükümlülüğü bakımından ise, genel olarak bir istisna dışında alıcılara yönelik bu tür herhangi bir yükümlülük getirilemeyeceği düzenlenmiştir.

 

[1]                      Bu kuruluşlar tarafından gerçekleştirilen uygulamalar zaman zaman rekabet soruşturmalarına konu olabilmektedir. Örneğin, Rekabet Kurumu’nun 17.09.2019 tarih ve 19-30/453-M sayılı OSEM kararı.

 

[2]                      13.01.2015 tarih 2015/2 sayılı Motorlu Araç Sigortalarında Eş değer Parça Belgeleme Esaslarına İlişkin Genelge

 

[3]                      “Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları”.

(https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2015/05/20150514-5.htm) Erişim Tarihi: 25.04.2020

[4]                      Danıştay 15. Dairesi’nin 04.10.2016 tarih ve E.2015/6014 sayılı kararı

 

[5]                      27.01.2017 tarih ve 29961 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun

 

[6]                      Sağlayıcı, anlaşmaya taraf olan ve anlaşma konusu mal veya hizmetleri alıcıya satan teşebbüse denmektedir.

 

[7]                      Rekabet Kurulu’nun 16.04.2014 tarih ve 14-15/276-118 sayılı kararı

 

[8]                      Rekabet Kurulu’nun 11.07.2007 tarih ve 07-59/684-240 sayılı kararı

 

[9]                      Rekabet Kurulu’nun 17.01.2013 tarih ve 13-05/54-31 sayılı kararı

 

[10]                    Rekabet Kurulu’nun 14.11.2019 tarih ve 19-40/656-281 sayılı kararı

 

[11]                    Rekabet Kurulu’nun 08.03.2018 tarih ve 18-07/118-64 sayılı kararı

 

[12]                    Rekabet Kurulu’nun 21.06.2018 tarih ve 18-20/353-174 sayılı kararı